12 Ocak 2015 Pazartesi

Necip Fazıl KISAKÜREK’in Edebi Şahsiyetinin İzlenimi - Büşra ATALAY

           NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN EDEBİ ŞAHSİYETİNİN İZLENİMİ
                                                                                              Büşra ATALAY [1]
Edebi kişiliği-sanat anlayışı
Modern Türk şiirinin mistik şairidir. Halk şiirimizin öz ve biçim yapısından yararlanmış, bunlara batılı, modern bir özellik kazandırmış, sonraları dinsel duyuşlarda karar kılmıştır. Sağlam bir tenkitle esrarlı iç âlemini,  felsefi görüşlerini, etkileyici bir anlatımla dile getirmiştir.
Şiirin yanı sıra makale, tarih, eleştiri, biyografi, öykü türlerinde de yapıtlar yazmıştır. Divan, halk, tazminat ve batı edebiyatını en ince ayrıntılarına kadar bilen sanatçıdır. Serbest şiire karşı çıkmış. Kafiyeye sığınmayı sahtekârlık sayar. Ona göre duygu ve düşünce harmanlanıp şiir kalıbında, sanat kaygısıyla dillendirilmelidir.
           Şiirin içyapısıyla dış yapısı arasında bir uyum bulunması gerektiği düşüncesinden hareket eden Necip Fazıl Kısakürek 1930’lu yılların başlarına değin süren yoğun şairlik yaşamında lirizmin ağır bastığı şiirler yayımlamıştır. Duygularını değişik biçimde yansıtışı, değişik benzetmeler kullanarak şiirlerini renklendirişiyle bu yılların şairleri arasında ayrı bir yeri olmuştur. Her şiirinde, sanatından, ruhundan, hissiyatından ve düşüncelerinden ipuçları vardır. 1934’e kadar ruh çalkantılarını, korkularını, iç hesaplaşmalarını, çocukluk yıllarına has hatıralarını, dış dünyadaki varlığı ve kendisiyle didişmelerini, arayışlarını anlatmıştır. Şiirlerinde anlaşılmayan ayak sesleri, periler, cinler, hayaletler, kâbuslar, siyah kediler, geceleri insanın etrafında fıldır dönen kambur cüceler gibi ürpertici motiflerle, bir takım gerçeküstü varlıklara yer vermiştir. Bütün şiirlerini içeren Çile’ de şiirlerini şu adlar altında toplanmıştır. Ölüm, korku, ukde, tecrit, bunlar aynı zamanda yeni, orijinal sanatkârane ve insana tat veren ifadelerdir. 1934 sonrası şiirlerinde toplumu da sanatına yansıtmıştır. Şiirlerinde toplumun kandırıldığını, gençliğin kokuşturulduğunu iddia etmiştir. Ona göre toplum uyarılmalıdır. Türk milleti aslına dönmelidir. “Şiir topluma his ve fikir hayatını yansıtmalıdır.” Derken saf şiirden de vazgeçmemiştir. Tiyatro eserlerinde üstün bir ahlak felsefesini savunmuştur. “Cinnet mustatili “adlı eserinde hapishane anılarına yer vermiştir.[2]

Onu anlatan üç edebiyat insanı…
Necip Fazılın kişiliği, düşünce yapısı, edebi şahsiyeti, şairliği, yazarlığı, davasının arkasında sağlam duruşuyla alakalı yüzlerce makale, tez, seminer mevcuttur.. Ayrıca onun döneminde yaşamış olan yahut bu dönemde yaşayıp, onu idol edinen şairler, ünlüler, Prof.ler mevcut. Onlardan birkaçının Necip Fazıl hakkında atılım üniversitesinde yapılan konferansta söylediklerine geçmeden önce kim olduklarını öğrenelim
YAHYA DÜZENLİ; 1956 yılında Trabzon’da doğdu. İlköğretimini Amasya’da üniversiteyi de Ankara’da tamamladı. 1974 yılından bu tarafa Ankara’da ikamet etmektedir. Necip Fazıl’ı yakından tanımışlığı vardır.[3]

SADIK YALSIZUÇANLAR; 1962 TARİHİNDE Malatya’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. 1985 yılında Sivas Ulaş Lisesi’ne Edebiyat öğretmeni olarak atanmış. Edebiyat dünyasında önemli bir yeri vardır.[4]
MUSTAFA MİYASOĞLU; 1946 Yılında Kayseri’de doğan şair İlköğretimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Necip Fazıl’ı yakından tanımasa da dergilerini ve yazılarını takip etmiştir.[5]
MUSTAFA MİYASOĞLU:
Bundan 50 yıl önce Büyük Doğu 1964’te yayınlanırken ilk kez Necip Fazıl’ı o zaman dergiden tanımıştım. Şairliği, yazarlığı, müttefikliği içinde tanıdım.[6]
Necip Fazıl’la ilgili onun eserlerini okumuş ondan bir şekilde yararlanmış insan derhal fark edilir, çünkü farklıdır. Miyasoğlu bence Necip Fazıl’ı bu bakışla gözden geçiriyor. Necip Fazıl tarihteki kendi çağının düşüncelerini toptan sorgulayarak yeni bir yapılanma oluşturan Sokrates, Dekart, İmam Gazali gibidir ve dünyada dördüncü şahsiyettir. Bu felsefi formasyonel disiplini aldığınız zaman, okuduğunuz zaman bunun farkını anlarsınız. Bu anlamda şair düşünür olarak şiirlerindeki imajınadır düşünceye karşılık, idol örgüsü gibi eserlerinde kavramlarla da düşünür. Yani dünya tarihinde Homeros hümanisttik bir eser ortaya koymuştur. Sokrates de kavramlarla, eser koymuştur. [7]
Necip Fazıl doğu’ da ve batı’ da farklı disiplinlerle ayrılmıştır. İki ayrı disiplinin ikisinden de mükemmel eserler ortaya koydu. Aydınlanma düşüncesi felsefi olarak ortaya koyduğu bakış açısını sanat eserlerine de yaymıştırlar.[8]
SADIK YALSIZUÇANLAR:
Necip Fazıl aslında çocuk safiyetinde bir insandı. Bilgelerin üç temel özelliğinden birisi saf olmalarıdır. İçindeki o çocuğu muhafaza etmiş olmalarıdır. Ona aslında insani kadim de deniyor. İnsani kadim insanın ebedi çocukluk hali üzerinde yaşamasıdır. Rasim Bey Çankırı’da bir etkinlikte anlatmıştı. Üstadı kandırmak kolaydır, her konuda rahatlıkla kandırabilirsiniz. O kadar inanmaya açık ve hazır ki sevdiği, güvendiği insanlar ne söylese inanırdı. Hele hele para konularında, dünyevi konularda; diğer konularda mesela okumadığı bilmediği bir konu varsa –ki Necip Fazıl’ın bilmediği konu yok gibidir.- bir şey söylendiğinde çok inanırdı. Bu onun saflığından gelirdi. Zaten onun en çok sevdiğim şiirlerinden biri de Çile’ de yer alan[9]
YAHYA DÜZENLİ; 1956 yılında Trabzon’da doğdu. İlköğretimini Amasya’da üniversiteyi de Ankara’da tamamladı. 1974 yılından bu tarafa Ankara’da ikamet etmektedir. Necip Fazıl’ı yakından tanımışlığı vardır.[10]
SADIK YALSIZUÇANLAR; 1962 TARİHİNDE Malatya’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. 1985 yılında Sivas Ulaş Lisesi’ne Edebiyat öğretmeni olarak atanmış. Edebiyat dünyasında önemli bir yeri vardır.[11]

MUSTAFA MİYASOĞLU; 1946 Yılında Kayseri’de doğan şair İlköğretimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Necip Fazıl’ı yakından tanımasa da dergilerini ve yazılarını takip etmiştir.[12]
MUSTAFA MİYASOĞLU: Bundan 50 yıl önce Büyük Doğu 1964’te yayınlanırken ilk kez Necip Fazıl’ı o zaman dergiden tanımıştım. Şairliği, yazarlığı, müttefikliği içinde tanıdım. Necip Fazıl’la ilgili onun eserlerini okumuş ondan bir şekilde yararlanmış insan derhal fark edilir, çünkü farklıdır. Miyasoğlu bence Necip Fazıl’ı bu bakışla gözden geçiriyor. Necip Fazıl tarihteki kendi çağının düşüncelerini toptan sorgulayarak yeni bir yapılanma oluşturan Sokrates, Dekart, İmam Gazali gibidir ve dünyada dördüncü şahsiyettir. Bu felsefi formasyonel disiplini aldığınız zaman, okuduğunuz zaman bunun farkını anlarsınız. Bu anlamda şair düşünür olarak şiirlerindeki imajınadır düşünceye karşılık, idol örgüsü gibi eserlerinde kavramlarla da düşünür. Yani dünya tarihinde Homeros hümanisttik bir eser ortaya koymuştur. Sokrates de kavramlarla, eser koymuştur. [13]
Necip Fazıl doğu’ da ve batı’ da farklı disiplinlerle ayrılmıştır. İki ayrı disiplinin ikisinden de mükemmel eserler ortaya koydu. Aydınlanma düşüncesi felsefi olarak ortaya koyduğu bakış açısını sanat eserlerine de yaymıştırlar.[14]
SADIK YALSIZUÇANLAR:
Necip Fazıl aslında çocuk safiyetinde bir insandı. Bilgelerin üç temel özelliğinden birisi saf olmalarıdır. İçindeki o çocuğu muhafaza etmiş olmalarıdır. Ona aslında insani kadim de deniyor. İnsani kadim insanın ebedi çocukluk hali üzerinde yaşamasıdır. Rasim Bey Çankırı’da bir etkinlikte anlatmıştı. Üstadı kandırmak kolaydır, her konuda rahatlıkla kandırabilirsiniz. O kadar inanmaya açık ve hazır ki sevdiği, güvendiği insanlar ne söylese inanırdı. Hele hele para konularında, dünyevi konularda; diğer konularda mesela okumadığı bilmediği bir konu varsa –ki Necip Fazıl’ın bilmediği konu yok gibidir.- bir şey söylendiğinde çok inanırdı. Bu onun saflığından gelirdi. Zaten onun en çok sevdiğim şiirlerinden biri de Çile’ de yer alan;
“Al eline bir değnek tırman dağları şöyle,
Şehir farksız olsun tek mukavvadan bir köyden,
Uzasan göğe ersen cücesin şehirde sen,
Bir dev olmak istersen dağlarda şarkı söylemek isterdin…”[15]
Şiir yerle göğün temasını kuran bir şeydir. Hadi gel diyor, arzlıyız, dünyalıyız dünyada yaşıyoruz, yerde yaşıyoruz, ama göklerle çevriliyiz. Şiir insanın göklerle temasını kuran bir şeydir. O anlamda Necip Fazıl bir defa modern zamanlar Türk şiirinde bunu yapmış bir insan diye düşünüyorum. Bu da onun saffetliğinin getirdiği bir şey.[16]
Necip Fazlın şiirlerinden Çile aslında onun tek başına bütün hikâyesini anlatan bir şiirdir. Çünkü Çile kemale erme yolculuğunun öyküsüdür. Eşrefoğlu Rumi’nin dediği gibi kendi derdini söyleyen bir şiirdir. Necip Fazıl’ın aşağı yukarı bütün şiirleri böyledir ve onun hikâyesini en güzel, o şiirlerden okuyabiliriz. Necip Fazıl hakikaten deha sahibi çok yetenekli, bir de bizim bu aşağı yukarı yüz yıllık edebiyat tarihimiz içerisinde büyük bir şahsiyettir. Egosu çok güçlü, güçlü mizacı olan, şahsiyeti çok kaliteli bir adam Hegel’in dediği gibi “Her ruh sanatçıdır, her ruh şairdir. Bizatihi kendi açısını taşıyıcısı olarak sanatkârdır.” Ama Necip Fazıl’ın onu aşan bir tarafı var, yüksek bir şiiri var Türkçeye çok hâkim ve nesirlerine de şiirlerine de o mizacının kişiliğinin damgasını vurmuş.[17]
YAHYA DÜZENLİ:
Benim söyleyeceklerim şüphesiz Necip Fazıl’ı bütünüyle kuşatmayacaktır. Böylesine girift böylesine karmaşık bir mütefekkir bir şairin hayatı da zaten anlatılamaz. Üstadın bir iki mısrasını hatırlıyoruz.
“Ey genç adam yolumu adım adım bilirsin
Erken gel beni evde bulamayabilirsin.”[18]
Ben adam tanımanın surat tanımak olmadığını Necip Fazıldan öğrenenlerden birisiyim. Necip Fazıl’ın hayatı bir hesaplaşmanın tarihidir. Bunu “durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak, rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım ve can hıras feryatları” mısralarında görebiliyoruz. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir sözü var “İnsanlar da kuyulara benzerler, içlerinde boğulabilirsiniz. Aynen üstat da böyledir. Onun hangi kitabını elinize alırsanız alın sizi bütün kitaplarının ruhunu verebilecek bir yere getirir. Fikirsiz öfkenin ve öfkesiz fikrin Necip Fazılda yeri yoktur. Rahmetli Osman Yüksel Necip Fazıl’ın mücadele arkadaşlarındandır. Üstat vefat ettikten sonra şöyle bir cümlesi vardır: “Herkes onun arkasından boşluğu doldurulamayacak diye laf ediyor, boşluk bırakmadı ki doldurulsun” demişti. Biz de böyle düşünüyoruz ve Abdülhamit kitabının üstadı tarihi tezler taşıyan Abdülhamit kitabının en sonunda bir cümlesinde diyor ki üstat; “Abdülhamit’i anlamak her şeyi anlamaktır” büyük bir iddia gibi gelebilir size: Necip Fazıl’ı anlamak her şeyi anlamak olacaktır.[19]
“Yarın, elbet bizimdir, elbet bizimdir.
Gün doğmuş, gün batmış, ebet bizimdir.
“Gedaya ged alık
Nitekim sultana sultanlık yaraşır.”[20]

SONUÇ
Yazılan ve söylenilenlerden çıkardığımız kadarıyla Necip Fazıl bir gönül insanı, davası uğruna kimseye boyun eğmemiş bir şair, bilge, yazar. Necip Fazıl’ın şiirleri yönünden bakacak olursak, birçok şiir kitabı yazmış olmasına rağmen kendisinin kabul ettiği tek kaynak “Çile” adlı kitabıdır. Bu kitabında tüm şiirlerini eledi, düzenledi, sıraladı, altmış yıllık yolculuğunu bu şiir kitabında en öz haliyle birleştirdi. Necip Fazıl hakkında söylenenler, onun birçok insanı derinden etkilediğini gözler önüne seriyor. O sadece Türkiye’de değil, dünyaca okunan bir düşünce, bir fikir adamı. Eserleri pek çok dile çevriliyor ve okuyanlar hayranlıklarını gizleyemiyor, çünkü davasını en muhteşem şekilde şiirlerine aktarmış olmakla kalmamış ders verici cümleleriyle de birçok kişinin yol göstericisi olmuştur. Onun hakkında yazılan ve söylenenlerden bunları çıkarıyoruz. Behçet Necatigil şöyle söylüyor onun hakkında; “Tekke şiirimizin verilerini modern Fransız şiiri ölçüleriyle değerlendiren, şiirlerinde soyut insanın evrendeki yerini araştıran; madde ve ruh problemlerini, iç âlemin gizli duygu ve tutkularını dile getiren Necip Fazıl; dinç ve oturmuş bir dil, mazbut ve sağlam bir teknikle yazdı.” Bence Necatigil onun tüm edebi kişiliğini bu sözlerle özetlemiş, bir yandan da edebiyatımız için ne kadar önemli biri olduğu ortaya çıkıyor Necip Fazıl namı diğer üstadın. Allah tarafından okyanus derinliğinde bilgiyle donatılmış bir Türk dâhisidir o. Onu içinden çıkarmış bir millet olarak oldukça şanslıyız, birçok alanda bizlere yararlı olabilecek bir yazar, şair, bilge Necip Fazıl.






















KAYNAKÇA

KISAKÜREK, Necip Fazıl [1999] Babıali, Büyük Doğu yayınları
KISAKÜREK, Necip Fazıl [2011], Çile, Büyük Doğu yayınları
http://www.aksam.com.tr/kultur-sanat/turk-edebiyatinin-cok-yonlu-sahsiyeti-necip-fazil--117635h/haber-117635











[1]   T.C Celal Bayar Üniversitesi, Demirci Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği 2. Sınıf Öğrencisi.
[2]   Ayrıntılı bilgi için bkz. Atılım Üniversitesi Seyhan Cengiz Turhan konferans salonu 26. 02. 09. NFK konferansı
[3]   http://www.eminsert.org/besteden-guefteye/343-necip-fazil-kisakürek
[4]   http://www.ismailcetisli.com/ismailcetisli/makaleler/olumunun15-yılında/07.11.2008
[5]   Gösterilen yer.
[6]   http://www.cigdemgizemkoca.com.tr/2014/turkce-necip-fazil-en-sevdiğim-şair
[7]   Gösterilen yer.
[8]   Gösterilen yer.
[9]   http://www.dailymotion.com/video/xbzcya_necip-fazly-kisakürek-in-edebiyat-h_lifestyl
[10]  Gösterilen yer.
[11] http://www.dailymotion.com/video/xbzcya_necip-fazly-kisakürek-in-edebiyat-h_lifestyl
[12] Gösterilen yer.
[13] http://www.aksam.com.tr/kultur-sanat/turk-edebiyatinin-cok-yonlu-sahsiyeti-necip-fazil--117635h/haber-117635
[14] Gösterilen yer.
[15] Gösterilen yer.
[16] Gösterilen yer.
[17] http://www.aksam.com.tr/kultur-sanat/turk-edebiyatinin-cok-yonlu-sahsiyeti-necip-fazil--117635h/haber-117635
[18] KISAKÜREK, Necip Fazıl [1999] Babıali, Büyük Doğu yayınları,s.123
[19] Kısakürek, a.g.e, s.124
[20] KISAKÜREK, Necip Fazıl [2011], Çile, Büyük Doğu yayınları, s.34

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder