NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN EDEBİ
ŞAHSİYETİNİN İZLENİMİ
Büşra
ATALAY [1]
Edebi
kişiliği-sanat anlayışı
Modern Türk şiirinin mistik
şairidir. Halk şiirimizin öz ve biçim yapısından yararlanmış, bunlara batılı,
modern bir özellik kazandırmış, sonraları dinsel duyuşlarda karar kılmıştır.
Sağlam bir tenkitle esrarlı iç âlemini,
felsefi görüşlerini, etkileyici bir anlatımla dile getirmiştir.
Şiirin yanı sıra makale, tarih,
eleştiri, biyografi, öykü türlerinde de yapıtlar yazmıştır. Divan, halk, tazminat
ve batı edebiyatını en ince ayrıntılarına kadar bilen sanatçıdır. Serbest şiire
karşı çıkmış. Kafiyeye sığınmayı sahtekârlık sayar. Ona göre duygu ve düşünce
harmanlanıp şiir kalıbında, sanat kaygısıyla dillendirilmelidir.
Şiirin içyapısıyla dış yapısı
arasında bir uyum bulunması gerektiği düşüncesinden hareket eden Necip Fazıl
Kısakürek 1930’lu yılların başlarına değin süren yoğun şairlik yaşamında
lirizmin ağır bastığı şiirler yayımlamıştır. Duygularını değişik biçimde
yansıtışı, değişik benzetmeler kullanarak şiirlerini renklendirişiyle bu
yılların şairleri arasında ayrı bir yeri olmuştur. Her şiirinde, sanatından,
ruhundan, hissiyatından ve düşüncelerinden ipuçları vardır. 1934’e kadar ruh
çalkantılarını, korkularını, iç hesaplaşmalarını, çocukluk yıllarına has
hatıralarını, dış dünyadaki varlığı ve kendisiyle didişmelerini, arayışlarını
anlatmıştır. Şiirlerinde anlaşılmayan ayak sesleri, periler, cinler,
hayaletler, kâbuslar, siyah kediler, geceleri insanın etrafında fıldır dönen kambur
cüceler gibi ürpertici motiflerle, bir takım gerçeküstü varlıklara yer
vermiştir. Bütün şiirlerini içeren Çile’ de şiirlerini şu adlar altında
toplanmıştır. Ölüm, korku, ukde, tecrit, bunlar aynı zamanda yeni, orijinal
sanatkârane ve insana tat veren ifadelerdir. 1934 sonrası şiirlerinde toplumu
da sanatına yansıtmıştır. Şiirlerinde toplumun kandırıldığını, gençliğin
kokuşturulduğunu iddia etmiştir. Ona göre toplum uyarılmalıdır. Türk milleti
aslına dönmelidir. “Şiir topluma his ve fikir hayatını yansıtmalıdır.” Derken
saf şiirden de vazgeçmemiştir. Tiyatro eserlerinde üstün bir ahlak felsefesini
savunmuştur. “Cinnet mustatili “adlı eserinde hapishane anılarına yer
vermiştir.[2]
Onu anlatan üç edebiyat insanı…
Necip Fazılın kişiliği, düşünce
yapısı, edebi şahsiyeti, şairliği, yazarlığı, davasının arkasında sağlam
duruşuyla alakalı yüzlerce makale, tez, seminer mevcuttur.. Ayrıca onun
döneminde yaşamış olan yahut bu dönemde yaşayıp, onu idol edinen şairler,
ünlüler, Prof.ler mevcut. Onlardan birkaçının Necip Fazıl hakkında atılım
üniversitesinde yapılan konferansta söylediklerine geçmeden önce kim
olduklarını öğrenelim
YAHYA DÜZENLİ; 1956 yılında
Trabzon’da doğdu. İlköğretimini Amasya’da üniversiteyi de Ankara’da tamamladı.
1974 yılından bu tarafa Ankara’da ikamet etmektedir. Necip Fazıl’ı yakından
tanımışlığı vardır.[3]
SADIK YALSIZUÇANLAR; 1962
TARİHİNDE Malatya’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı
bölümüne girdi. 1985 yılında Sivas Ulaş Lisesi’ne Edebiyat öğretmeni olarak
atanmış. Edebiyat dünyasında önemli bir yeri vardır.[4]
MUSTAFA MİYASOĞLU; 1946 Yılında
Kayseri’de doğan şair İlköğretimini burada tamamladıktan sonra İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Necip Fazıl’ı yakından tanımasa da
dergilerini ve yazılarını takip etmiştir.[5]
MUSTAFA MİYASOĞLU:
Bundan 50 yıl önce Büyük Doğu
1964’te yayınlanırken ilk kez Necip Fazıl’ı o zaman dergiden tanımıştım.
Şairliği, yazarlığı, müttefikliği içinde tanıdım.[6]
Necip Fazıl’la ilgili onun
eserlerini okumuş ondan bir şekilde yararlanmış insan derhal fark edilir, çünkü
farklıdır. Miyasoğlu bence Necip Fazıl’ı bu bakışla gözden geçiriyor. Necip
Fazıl tarihteki kendi çağının düşüncelerini toptan sorgulayarak yeni bir
yapılanma oluşturan Sokrates, Dekart, İmam Gazali gibidir ve dünyada dördüncü şahsiyettir.
Bu felsefi formasyonel disiplini aldığınız zaman, okuduğunuz zaman bunun
farkını anlarsınız. Bu anlamda şair düşünür olarak şiirlerindeki imajınadır
düşünceye karşılık, idol örgüsü gibi eserlerinde kavramlarla da düşünür. Yani
dünya tarihinde Homeros hümanisttik bir eser ortaya koymuştur. Sokrates de
kavramlarla, eser koymuştur. [7]
Necip Fazıl doğu’ da ve batı’ da
farklı disiplinlerle ayrılmıştır. İki ayrı disiplinin ikisinden de mükemmel
eserler ortaya koydu. Aydınlanma düşüncesi felsefi olarak ortaya koyduğu bakış
açısını sanat eserlerine de yaymıştırlar.[8]
SADIK YALSIZUÇANLAR:
Necip Fazıl aslında çocuk
safiyetinde bir insandı. Bilgelerin üç temel özelliğinden birisi saf
olmalarıdır. İçindeki o çocuğu muhafaza etmiş olmalarıdır. Ona aslında insani
kadim de deniyor. İnsani kadim insanın ebedi çocukluk hali üzerinde
yaşamasıdır. Rasim Bey Çankırı’da bir etkinlikte anlatmıştı. Üstadı kandırmak
kolaydır, her konuda rahatlıkla kandırabilirsiniz. O kadar inanmaya açık ve
hazır ki sevdiği, güvendiği insanlar ne söylese inanırdı. Hele hele para
konularında, dünyevi konularda; diğer konularda mesela okumadığı bilmediği bir
konu varsa –ki Necip Fazıl’ın bilmediği konu yok gibidir.- bir şey
söylendiğinde çok inanırdı. Bu onun saflığından gelirdi. Zaten onun en çok
sevdiğim şiirlerinden biri de Çile’ de yer alan[9]
YAHYA DÜZENLİ; 1956 yılında
Trabzon’da doğdu. İlköğretimini Amasya’da üniversiteyi de Ankara’da tamamladı.
1974 yılından bu tarafa Ankara’da ikamet etmektedir. Necip Fazıl’ı yakından
tanımışlığı vardır.[10]
SADIK YALSIZUÇANLAR; 1962
TARİHİNDE Malatya’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı
bölümüne girdi. 1985 yılında Sivas Ulaş Lisesi’ne Edebiyat öğretmeni olarak
atanmış. Edebiyat dünyasında önemli bir yeri vardır.[11]
MUSTAFA MİYASOĞLU; 1946 Yılında
Kayseri’de doğan şair İlköğretimini burada tamamladıktan sonra İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesine girdi. Necip Fazıl’ı yakından tanımasa da
dergilerini ve yazılarını takip etmiştir.[12]
MUSTAFA MİYASOĞLU: Bundan 50 yıl
önce Büyük Doğu 1964’te yayınlanırken ilk kez Necip Fazıl’ı o zaman dergiden
tanımıştım. Şairliği, yazarlığı, müttefikliği içinde tanıdım. Necip Fazıl’la
ilgili onun eserlerini okumuş ondan bir şekilde yararlanmış insan derhal fark
edilir, çünkü farklıdır. Miyasoğlu bence Necip Fazıl’ı bu bakışla gözden
geçiriyor. Necip Fazıl tarihteki kendi çağının düşüncelerini toptan
sorgulayarak yeni bir yapılanma oluşturan Sokrates, Dekart, İmam Gazali gibidir
ve dünyada dördüncü şahsiyettir. Bu felsefi formasyonel disiplini aldığınız zaman,
okuduğunuz zaman bunun farkını anlarsınız. Bu anlamda şair düşünür olarak
şiirlerindeki imajınadır düşünceye karşılık, idol örgüsü gibi eserlerinde
kavramlarla da düşünür. Yani dünya tarihinde Homeros hümanisttik bir eser
ortaya koymuştur. Sokrates de kavramlarla, eser koymuştur. [13]
Necip Fazıl doğu’ da ve batı’ da
farklı disiplinlerle ayrılmıştır. İki ayrı disiplinin ikisinden de mükemmel
eserler ortaya koydu. Aydınlanma düşüncesi felsefi olarak ortaya koyduğu bakış
açısını sanat eserlerine de yaymıştırlar.[14]
SADIK YALSIZUÇANLAR:
Necip Fazıl aslında çocuk
safiyetinde bir insandı. Bilgelerin üç temel özelliğinden birisi saf
olmalarıdır. İçindeki o çocuğu muhafaza etmiş olmalarıdır. Ona aslında insani
kadim de deniyor. İnsani kadim insanın ebedi çocukluk hali üzerinde
yaşamasıdır. Rasim Bey Çankırı’da bir etkinlikte anlatmıştı. Üstadı kandırmak
kolaydır, her konuda rahatlıkla kandırabilirsiniz. O kadar inanmaya açık ve
hazır ki sevdiği, güvendiği insanlar ne söylese inanırdı. Hele hele para
konularında, dünyevi konularda; diğer konularda mesela okumadığı bilmediği bir
konu varsa –ki Necip Fazıl’ın bilmediği konu yok gibidir.- bir şey
söylendiğinde çok inanırdı. Bu onun saflığından gelirdi. Zaten onun en çok
sevdiğim şiirlerinden biri de Çile’ de yer alan;
“Al
eline bir değnek tırman dağları şöyle,
Şehir
farksız olsun tek mukavvadan bir köyden,
Uzasan
göğe ersen cücesin şehirde sen,
Bir
dev olmak istersen dağlarda şarkı söylemek isterdin…”[15]
Şiir yerle göğün temasını kuran
bir şeydir. Hadi gel diyor, arzlıyız, dünyalıyız dünyada yaşıyoruz, yerde
yaşıyoruz, ama göklerle çevriliyiz. Şiir insanın göklerle temasını kuran bir
şeydir. O anlamda Necip Fazıl bir defa modern zamanlar Türk şiirinde bunu
yapmış bir insan diye düşünüyorum. Bu da onun saffetliğinin getirdiği bir şey.[16]
Necip Fazlın şiirlerinden Çile
aslında onun tek başına bütün hikâyesini anlatan bir şiirdir. Çünkü Çile kemale
erme yolculuğunun öyküsüdür. Eşrefoğlu Rumi’nin dediği gibi kendi derdini
söyleyen bir şiirdir. Necip Fazıl’ın aşağı yukarı bütün şiirleri böyledir ve
onun hikâyesini en güzel, o şiirlerden okuyabiliriz. Necip Fazıl hakikaten deha
sahibi çok yetenekli, bir de bizim bu aşağı yukarı yüz yıllık edebiyat
tarihimiz içerisinde büyük bir şahsiyettir. Egosu çok güçlü, güçlü mizacı olan,
şahsiyeti çok kaliteli bir adam Hegel’in dediği gibi “Her ruh sanatçıdır, her
ruh şairdir. Bizatihi kendi açısını taşıyıcısı olarak sanatkârdır.” Ama Necip
Fazıl’ın onu aşan bir tarafı var, yüksek bir şiiri var Türkçeye çok hâkim ve
nesirlerine de şiirlerine de o mizacının kişiliğinin damgasını vurmuş.[17]
YAHYA
DÜZENLİ:
Benim söyleyeceklerim şüphesiz
Necip Fazıl’ı bütünüyle kuşatmayacaktır. Böylesine girift böylesine karmaşık
bir mütefekkir bir şairin hayatı da zaten anlatılamaz. Üstadın bir iki
mısrasını hatırlıyoruz.
“Ey
genç adam yolumu adım adım bilirsin
Erken gel beni evde
bulamayabilirsin.”[18]
Ben adam tanımanın surat tanımak
olmadığını Necip Fazıldan öğrenenlerden birisiyim. Necip Fazıl’ın hayatı bir
hesaplaşmanın tarihidir. Bunu “durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak,
rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım ve can hıras feryatları” mısralarında
görebiliyoruz. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir sözü var “İnsanlar da kuyulara
benzerler, içlerinde boğulabilirsiniz. Aynen üstat da böyledir. Onun hangi
kitabını elinize alırsanız alın sizi bütün kitaplarının ruhunu verebilecek bir
yere getirir. Fikirsiz öfkenin ve öfkesiz fikrin Necip Fazılda yeri yoktur.
Rahmetli Osman Yüksel Necip Fazıl’ın mücadele arkadaşlarındandır. Üstat vefat
ettikten sonra şöyle bir cümlesi vardır: “Herkes onun arkasından boşluğu
doldurulamayacak diye laf ediyor, boşluk bırakmadı ki doldurulsun” demişti. Biz
de böyle düşünüyoruz ve Abdülhamit kitabının üstadı tarihi tezler taşıyan
Abdülhamit kitabının en sonunda bir cümlesinde diyor ki üstat; “Abdülhamit’i
anlamak her şeyi anlamaktır” büyük bir iddia gibi gelebilir size: Necip Fazıl’ı
anlamak her şeyi anlamak olacaktır.[19]
“Yarın, elbet
bizimdir, elbet bizimdir.
Gün doğmuş, gün
batmış, ebet bizimdir.
“Gedaya ged alık
Nitekim sultana
sultanlık yaraşır.”[20]
SONUÇ
Yazılan ve söylenilenlerden
çıkardığımız kadarıyla Necip Fazıl bir gönül insanı, davası uğruna kimseye
boyun eğmemiş bir şair, bilge, yazar. Necip Fazıl’ın şiirleri yönünden bakacak
olursak, birçok şiir kitabı yazmış olmasına rağmen kendisinin kabul ettiği tek
kaynak “Çile” adlı kitabıdır. Bu kitabında tüm şiirlerini eledi, düzenledi,
sıraladı, altmış yıllık yolculuğunu bu şiir kitabında en öz haliyle
birleştirdi. Necip Fazıl hakkında söylenenler, onun birçok insanı derinden
etkilediğini gözler önüne seriyor. O sadece Türkiye’de değil, dünyaca okunan
bir düşünce, bir fikir adamı. Eserleri pek çok dile çevriliyor ve okuyanlar
hayranlıklarını gizleyemiyor, çünkü davasını en muhteşem şekilde şiirlerine
aktarmış olmakla kalmamış ders verici cümleleriyle de birçok kişinin yol
göstericisi olmuştur. Onun hakkında yazılan ve söylenenlerden bunları
çıkarıyoruz. Behçet Necatigil şöyle söylüyor onun hakkında; “Tekke şiirimizin
verilerini modern Fransız şiiri ölçüleriyle değerlendiren, şiirlerinde soyut
insanın evrendeki yerini araştıran; madde ve ruh problemlerini, iç âlemin gizli
duygu ve tutkularını dile getiren Necip Fazıl; dinç ve oturmuş bir dil, mazbut
ve sağlam bir teknikle yazdı.” Bence Necatigil onun tüm edebi kişiliğini bu
sözlerle özetlemiş, bir yandan da edebiyatımız için ne kadar önemli biri olduğu
ortaya çıkıyor Necip Fazıl namı diğer üstadın. Allah tarafından okyanus
derinliğinde bilgiyle donatılmış bir Türk dâhisidir o. Onu içinden çıkarmış bir
millet olarak oldukça şanslıyız, birçok alanda bizlere yararlı olabilecek bir
yazar, şair, bilge Necip Fazıl.
KAYNAKÇA
KISAKÜREK, Necip Fazıl
[1999] Babıali, Büyük Doğu yayınları
KISAKÜREK, Necip Fazıl
[2011], Çile, Büyük Doğu yayınları
http://www.aksam.com.tr/kultur-sanat/turk-edebiyatinin-cok-yonlu-sahsiyeti-necip-fazil--117635h/haber-117635
[1] T.C Celal Bayar Üniversitesi, Demirci Eğitim
Fakültesi Türkçe Öğretmenliği 2. Sınıf Öğrencisi.
[2] Ayrıntılı bilgi için bkz. Atılım
Üniversitesi Seyhan Cengiz Turhan konferans salonu 26. 02. 09. NFK konferansı
[3] http://www.eminsert.org/besteden-guefteye/343-necip-fazil-kisakürek
[4] http://www.ismailcetisli.com/ismailcetisli/makaleler/olumunun15-yılında/07.11.2008
[5] Gösterilen yer.
[6] http://www.cigdemgizemkoca.com.tr/2014/turkce-necip-fazil-en-sevdiğim-şair
[7] Gösterilen yer.
[8] Gösterilen yer.
[9] http://www.dailymotion.com/video/xbzcya_necip-fazly-kisakürek-in-edebiyat-h_lifestyl
[10] Gösterilen yer.
[11] http://www.dailymotion.com/video/xbzcya_necip-fazly-kisakürek-in-edebiyat-h_lifestyl
[12] Gösterilen
yer.
[13] http://www.aksam.com.tr/kultur-sanat/turk-edebiyatinin-cok-yonlu-sahsiyeti-necip-fazil--117635h/haber-117635
[14]
Gösterilen yer.
[15]
Gösterilen yer.
[16] Gösterilen
yer.
[17] http://www.aksam.com.tr/kultur-sanat/turk-edebiyatinin-cok-yonlu-sahsiyeti-necip-fazil--117635h/haber-117635
[18] KISAKÜREK,
Necip Fazıl [1999] Babıali, Büyük Doğu yayınları,s.123
[19]
Kısakürek, a.g.e, s.124
[20] KISAKÜREK,
Necip Fazıl [2011], Çile, Büyük Doğu yayınları, s.34
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder