ZEKİ DEMİRKUBUZ VE DOSTOYEVSKİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Feyyaz ÖZALTUN
Celal Bayar Üniversitesi
Eğitim Fakültesi, Türkçe Öğretmenliği
Lisans Öğrencisi
1. Zeki DEMİRKUBUZ Kimdir?
Zeki
DEMİRKUBUZ, 1964 yılında Isparta'da doğdu. Ortaokulu Isparta'da Gönen Öğretmen
Okulu'nda bitirdikten sonra İstanbul'a yerleşti. Liseye İstanbul'da başladıysa
da ilk sömestr'den sonra okulu bırakarak fabrika ve atölyelerde çalışmaya
başladı. 1980 darbesinden sonra tutuklanıp üç yıl hapis yattı. Tahliyesinden
sonra Anadolu'da çeşitli kentlerde işportacılık yaptı. Askerliğini
erteleyebilmek için okula dönmeye karar verdi ve liseyi dışarıdan bitirerek
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'ne girdi. Sinemaya 1986 yılında Zeki
ÖKTEN'in asistanlığını yaparak başladı.
İlk
uzun metraj filmi C Blok'u (1994) çekene kadar çeşitli yönetmenlere asistanlık
yaptı. Uluslararası eleştirmenler ve izleyiciler Demirkubuz'u Venedik Film
Festivali'nde gösterilen 2. filmi Masumiyet'le tanıdılar. 3. Filmi olan 3.
Sayfa, Türkiye'deki film festivallerinin yanı sıra Locarno ve Rotterdam
Festivalleri de dahil olmak üzere Avrupa'da yapılan çok sayıda film
festivalinde gösterildi. Yazgı (2001) ve İtiraf (2001), 2002 yılında Cannes
Film Festivali'nin "Un Certain Regard" bölümünde gösterildi.
Başrolünü üstlendiği Bekleme Odası'nın (2003) ardından Masumiyet'in başlangıç
öyküsünü anlatan Kader'i (2006), sonrasında Kıskanmak (2009) ve Yeraltı (2012)
filmlerini yaptı.[1]
2.
DEMİRKUBUZ'un Dostoyevski ile Tanışması
Demirkubuz, 17 yaşında, solcu bir
örgüte üye olduğu için komünist faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle dört yıl
Metris cezaevinde hapis yatmıştır.
Hapse girmeden önce yalnızca siyasi
kitaplar okuyan Demirkubuz, hapishanede klasiklerle tanıştı. Tıpkı N.B. CEYLAN
ve Orhan PAMUK gibi o da büyük Rus romancıdan, özellikle onun, sonunda
birbirini ihbar eden bir grup kasaba devrimcisinin öyküsünü anlatan Ecinniler
adlı romandan etkilenir.
İlk okuduğu klasik Dostoyevski'nin Suç
ve Ceza'sı olmuş ve kendisi bu durumu "Dostoyevski
benim için bir şoktu. Onu anlamam 10 yılımı aldı. Acı bizi birleştiren şey ve
hepimiz onunla yüzleşmeliyiz. Benim bütün filmlerim onun hakkında. Dostoyevski
aynı kitabı tekrar tekrar farklı karakterler ve farklı durumlarla yazmış. Ben
de aynı filmi tekrar tekrar yazmaya çalışıyorum." cümleleriyle
anlatır.[2]
Demirkubuz,
Suç ve Ceza'nın yaşamakta olduklarını anlamasında yardımcı olduğunu düşünmekte
ve hapishanede geçirdiği sürecin bir şeylere yol açacağına inanmaktadır.
Dostoyevski'ye olan ilgisi, onu yazmaya teşvik etmiş, yazar olacağını
düşünürken, yönetmen olmuştur.
3.
Dostoyevski'nin Demirkubuz Sinemasına Etkisi
Cezaevi sürecinde yazdığı kurmaca
metinler ve senaryolar, uzun süre üzerine yoğunlaştığı edebiyat, özellikle de
Dostoyevski'nin izlerini taşımıştır. Birçok filminde Dostoyevski'nin etkileri
görülür. Tıpkı Dostoyevski'nin romanlarında olduğu gibi Demirkubuz'un
filmlerindeki karakterler aşağılanmış, dışlanmış, hastalıklı, takıntılı,
kendini ifade edememiş ya da yanlış etmiş, ruhu yarıklarla dolu kahramanlardır.
Demirkubuz Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı ile ilgili "Ben Suç ve Ceza'yı 15 sene çalıştım. Bir sürü versiyonunu yazdım.
Çok da güzel senaryolardı."[3]
demiştir.
Demirkubuz, sinemasını Dostoyevski'yi
temel alarak oluşturmasına rağmen tek serbest uyarlaması Yeraltı filmi
olmuştur. Yeraltı filminin serbest formda işlenmesiyle Demirkubuz, karaktere
kendisini de yansıtmıştır.
Yeraltı'nda Demirkubuz, yazmayı
bırakıp sıradan bir memurluk hayatına devam eden Muharrem'in hayatını anlatır.
Muharrem, takıntılı, korkak ve komplekslidir. Arkadaşları tarafından dışlanmış,
içinden geçenleri söyleyecek cesareti olmayan, problem çıkartan bir insandır.
Ankara Sıkıntısı adlı romanıyla ödül alacak olan, yine kendisi gibi yazar
arkadaşının kutlama yemeğine kendisini davet ettirir. Ancak arkadaşının
yazdıklarının kendisine ait olmadığını düşünüp arkadaşını hikaye hırsızı olarak
niteler. Ancak bunlar sadece düşüncede kalır. Bu düşüncesinin sebebi,
arkadaşının romanı yazarken Baudlair'in Paris Sıkıntısı" romanından
esinlenmesidir. Muharrem egosunu tatmin etmek için kendini fuhuş batağında
bulur. Filmde bölüm bölüm monologlarla
ve diyaloglarla ruh hali ve düşünsel değişimleri işlenir.
4.
Sonuç
Kişiliğini oluşturduğu yılların önemli
bir kısmını cezaevinde geçiren Demirkubuz'un, yine aynı yıllarda kendisine
referans olacağı ve bundan sonraki yaşamını etkileyeceği Dostoyevski ile
tanışması kendisi açısından dönüm noktasıdır. "Orası benim eğitimimin başladığı yer. Bazen düşünüyorum da hapse
atılmasaydım yönetmen olamayabilirdim."[4] sözleriyle
Demirkubuz, bu durumu açıkça belirtmiştir.
Dostoyevski'nin karamazov Kardeşler,
Ecinniler, Budala ,Suç ve Ceza, Ölü Evinden Anılar, Yer Altından Notlar gibi
bir çok klasiğini okumuş ve yapmış olduğu filmlerin hemen hepsinde
okuduklarından izlere yer vermiştir.
Demirkubuz için Dostoyevski'nin
beyazperdeye yansıması da diyebiliriz.
KAYNAKÇA
http://zekidemirkubuz.com/About.aspx,
26.12.2014
Fiachra Gibbons,
The Guardian, 30.01.2006
Ceren Ercan,
Zeki Demirkubuz ile Söyleşi, Nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder