1 Ocak 2015 Perşembe

Zeki DEMİRKUBUZ ve Dostoyevski - Feyyaz ÖZALTUN



ZEKİ DEMİRKUBUZ VE DOSTOYEVSKİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Feyyaz ÖZALTUN
Celal Bayar Üniversitesi
Eğitim Fakültesi, Türkçe Öğretmenliği
Lisans Öğrencisi



1. Zeki DEMİRKUBUZ Kimdir?
          Zeki DEMİRKUBUZ, 1964 yılında Isparta'da doğdu. Ortaokulu Isparta'da Gönen Öğretmen Okulu'nda bitirdikten sonra İstanbul'a yerleşti. Liseye İstanbul'da başladıysa da ilk sömestr'den sonra okulu bırakarak fabrika ve atölyelerde çalışmaya başladı. 1980 darbesinden sonra tutuklanıp üç yıl hapis yattı. Tahliyesinden sonra Anadolu'da çeşitli kentlerde işportacılık yaptı. Askerliğini erteleyebilmek için okula dönmeye karar verdi ve liseyi dışarıdan bitirerek İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'ne girdi. Sinemaya 1986 yılında Zeki ÖKTEN'in asistanlığını yaparak başladı.
          İlk uzun metraj filmi C Blok'u (1994) çekene kadar çeşitli yönetmenlere asistanlık yaptı. Uluslararası eleştirmenler ve izleyiciler Demirkubuz'u Venedik Film Festivali'nde gösterilen 2. filmi Masumiyet'le tanıdılar. 3. Filmi olan 3. Sayfa, Türkiye'deki film festivallerinin yanı sıra Locarno ve Rotterdam Festivalleri de dahil olmak üzere Avrupa'da yapılan çok sayıda film festivalinde gösterildi. Yazgı (2001) ve İtiraf (2001), 2002 yılında Cannes Film Festivali'nin "Un Certain Regard" bölümünde gösterildi. Başrolünü üstlendiği Bekleme Odası'nın (2003) ardından Masumiyet'in başlangıç öyküsünü anlatan Kader'i (2006), sonrasında Kıskanmak (2009) ve Yeraltı (2012) filmlerini yaptı.[1]

2. DEMİRKUBUZ'un Dostoyevski ile Tanışması
          Demirkubuz, 17 yaşında, solcu bir örgüte üye olduğu için komünist faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle dört yıl Metris cezaevinde hapis yatmıştır.
          Hapse girmeden önce yalnızca siyasi kitaplar okuyan Demirkubuz, hapishanede klasiklerle tanıştı. Tıpkı N.B. CEYLAN ve Orhan PAMUK gibi o da büyük Rus romancıdan, özellikle onun, sonunda birbirini ihbar eden bir grup kasaba devrimcisinin öyküsünü anlatan Ecinniler adlı romandan etkilenir.
          İlk okuduğu klasik Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı olmuş ve kendisi bu durumu "Dostoyevski benim için bir şoktu. Onu anlamam 10 yılımı aldı. Acı bizi birleştiren şey ve hepimiz onunla yüzleşmeliyiz. Benim bütün filmlerim onun hakkında. Dostoyevski aynı kitabı tekrar tekrar farklı karakterler ve farklı durumlarla yazmış. Ben de aynı filmi tekrar tekrar yazmaya çalışıyorum." cümleleriyle anlatır.[2]
          Demirkubuz, Suç ve Ceza'nın yaşamakta olduklarını anlamasında yardımcı olduğunu düşünmekte ve hapishanede geçirdiği sürecin bir şeylere yol açacağına inanmaktadır. Dostoyevski'ye olan ilgisi, onu yazmaya teşvik etmiş, yazar olacağını düşünürken, yönetmen olmuştur.

3. Dostoyevski'nin Demirkubuz Sinemasına Etkisi
          Cezaevi sürecinde yazdığı kurmaca metinler ve senaryolar, uzun süre üzerine yoğunlaştığı edebiyat, özellikle de Dostoyevski'nin izlerini taşımıştır. Birçok filminde Dostoyevski'nin etkileri görülür. Tıpkı Dostoyevski'nin romanlarında olduğu gibi Demirkubuz'un filmlerindeki karakterler aşağılanmış, dışlanmış, hastalıklı, takıntılı, kendini ifade edememiş ya da yanlış etmiş, ruhu yarıklarla dolu kahramanlardır. Demirkubuz Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı ile ilgili "Ben Suç ve Ceza'yı 15 sene çalıştım. Bir sürü versiyonunu yazdım. Çok da güzel senaryolardı."[3] demiştir.
          Demirkubuz, sinemasını Dostoyevski'yi temel alarak oluşturmasına rağmen tek serbest uyarlaması Yeraltı filmi olmuştur. Yeraltı filminin serbest formda işlenmesiyle Demirkubuz, karaktere kendisini de yansıtmıştır.
          Yeraltı'nda Demirkubuz, yazmayı bırakıp sıradan bir memurluk hayatına devam eden Muharrem'in hayatını anlatır. Muharrem, takıntılı, korkak ve komplekslidir. Arkadaşları tarafından dışlanmış, içinden geçenleri söyleyecek cesareti olmayan, problem çıkartan bir insandır. Ankara Sıkıntısı adlı romanıyla ödül alacak olan, yine kendisi gibi yazar arkadaşının kutlama yemeğine kendisini davet ettirir. Ancak arkadaşının yazdıklarının kendisine ait olmadığını düşünüp arkadaşını hikaye hırsızı olarak niteler. Ancak bunlar sadece düşüncede kalır. Bu düşüncesinin sebebi, arkadaşının romanı yazarken Baudlair'in Paris Sıkıntısı" romanından esinlenmesidir. Muharrem egosunu tatmin etmek için kendini fuhuş batağında bulur.  Filmde bölüm bölüm monologlarla ve diyaloglarla ruh hali ve düşünsel değişimleri işlenir.

4. Sonuç
          Kişiliğini oluşturduğu yılların önemli bir kısmını cezaevinde geçiren Demirkubuz'un, yine aynı yıllarda kendisine referans olacağı ve bundan sonraki yaşamını etkileyeceği Dostoyevski ile tanışması kendisi açısından dönüm noktasıdır. "Orası benim eğitimimin başladığı yer. Bazen düşünüyorum da hapse atılmasaydım yönetmen olamayabilirdim."[4] sözleriyle Demirkubuz, bu durumu açıkça belirtmiştir.
          Dostoyevski'nin karamazov Kardeşler, Ecinniler, Budala ,Suç ve Ceza, Ölü Evinden Anılar, Yer Altından Notlar gibi bir çok klasiğini okumuş ve yapmış olduğu filmlerin hemen hepsinde okuduklarından izlere yer vermiştir.
          Demirkubuz için Dostoyevski'nin beyazperdeye yansıması da diyebiliriz.


 KAYNAKÇA
http://zekidemirkubuz.com/About.aspx, 26.12.2014
Fiachra Gibbons, The Guardian, 30.01.2006
Ceren Ercan, Zeki Demirkubuz ile Söyleşi, Nisan 2012




[1] http://zekidemirkubuz.com/About.aspx, 27.12.1014
[2] Fiachra Gibbons, The Guardian, 30.01.2006
[3] Ceren Ercan, Zeki Demirkubuz ile Söyleşi, Nisan 2012
[4] Fiachra Gibbons, The Guardian, 30.01.2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder