10 Ocak 2015 Cumartesi

Canan TAN, Hasret(Tanıtım) - Zafer YILMAZ

                                                              Canan TAN, Hasret


                   İstanbul 2013, Doğan Egmont Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş, 350s.

             , 1Zafer YİLMAZ

                  Hasret, en büyük esaret...
       
               1 T.C    Celal Bayar Üniversitesi ,Demirci Eğitim Fakültesi.Türkçe Öğretmenliği Bölümü
Öğrencisi

        Canan Tan’ın yeni romanı Hasret, mübadele öncesinde başlayıp hasretle sonuçlanan derin bir aşkı ve ayrılığı anlatıyor
HASRET mi, ÖLÜM mü deseler,
Ölümü seçerdi. Tereddütsüz...
Hiç gözünü kırpmadan.
Ama ona soran olmadı ki...

       Çok satanlar listesinin en önemli müdavimlerinden Canan Tan’ın yeni romanı Hasret, geçmişin toplumsal çalkantıları içinde yarım kalmış, parçalanmış, kırık bir aşk hikâyesini anlatıyor. Gerçek bir yaşam hikâyesinden alınan ve mübadele döneminde onulmaz bir hasrete mahkûm olan bu aşkın izleri Cumhuriyet öncesine uzanıyor.

      1-100 sayfa arası: Romanın başkahramanı, 1920’lerde Kırşehir’in Keskin ilçesinde yaşayan Tacettin adlı bir genç. Köklü ve varlıklı bir aileye mensup olan Tacettin’in en yakın iki arkadaşından biri Rum (Aris), diğeri Ermeni’dir (Artin). Tacettin, arkadaşlarıyla gittiği tavernada, mekânın sahibi Omorfia’nın kızı Patricia’ya âşık olur. Tacettin’in ailesi bu ilişkiye şiddetle karşı çıkar. İstedikleri kadar karşı çıksınlar; aşkın Dini, Dili, Irkı yoktur. Herkeste olduğu gibi Tacettin’de de bu geçerli idi. Ne yaparsa yapsınlar tek, biricik sevdasından vazgeçmeyecekti karşısında olan taraf ailesi olsa bile. İlişkileri devam ederken Patricia hamile kalır ve oğulları Ali dünyaya gelir. Bu olay Patricia’nın ailesinde değil de Tacettin’in ailesinde soğuk duş etkisi yaratmıştı ne kadar ailesine yalvarsa da ne yapsa ne etse de bu çocuk bile katı yüreklerin erimesine yardımcı olamamıştı. Bu arada Kurtuluş Savaşı başlamış, tüm ülkede olduğu gibi Keskin’de de Rumlarla Müslümanlar arasında gerginlikler baş göstermiştir. Lozan Antlaşması öncesinde, mübadele sözleşmesi imzalanır. Keskin’deki Rumlarla birlikte Patricia, annesi ve üç yaşındaki Ali’de Yunanistan’a gönderilir. Gönderilmelerinden Tacettin’in haberi yoktur sevdiğine biricik aşkına bir elveda bile diyemeden gitmişlerdi. Ali’sini kınalı kuzusunu göremeden, ona ve Patricia’sına sarılamadan doya doya öpemeden ayrılmışlardı bu ellerden.
     100-200 sayfa arası: Tacettin derin bir hüzne düşmüştür yüzünde en ufak bir tebessüm bile kalmamıştır oyuncağı elinden alınan çocuklara dönmüştür, artık ikisi de yarım kalmış bir aşk hikayesinin kahramanı olarak anılacaktı Keskin’de. Patricia ve Ali’nin gidişinden sonra bir daha toparlanamayan Tacettin için tüm aile seferber oldu Fatiş ve Ümüş Hatunların çocukları toplaması, akşam yemekleri vermesi Tacettin’in eve dönüşü için uğraşıyordu. Patricia’nın gidişinden sonra ne yapsa olmadı her gece her gece onların fotoğraflarıyla konuşmaktan kendini alamadı. Baktığı her yerde Patricia ve Ali’nin gölgesini hissediyordu. Sanki Tacettin değil de başka biri bedenine hükmediyordu. Artık iyiden iyiye ailesinden kopmuştu. Hacı Ali Bey, Ümüş Hatun, ev halkı kısacası Fatiş Hatundan başka herkes Tacettin’i eve geri getirmek için elinden gelenden daha fazlasını yapıyordu ama ne çare. Tacettin, Patricia’ya olan aşkının gölgesinde kendine yer bulmuştu ve bulduğu bu yerde kendinden başkasına yer yoktu. Onu yetiştiren, okutan, büyüten ailesine bile.
      200-300 sayfa arası: Patricia’da ise durum aynı idi. Tek fark göçten sonra evlerine yerleştikleri Türk aile ile kaynaşması sanki uzun yıllar tanışıyorlarmış olmasıydı belki olmasaydılar alışma sürecini bu kadar kolay atlatamayacaklardı ama ne olursa olsun. Tacettin’in yokluğu içi fazlasıyla yanıp kavruluyordu tek avuntusu biricik yavrusu Ali idi. Günler Tacettin olmadan geçmek bilmiyordu. Ali de olmasaydı kim yerini doldurabilirdi ki Tacettin’in. Bu aşkın gölgesinde ikisi de artık yeni hayatlarına alışmaya çalışıyorlardı ya da çalışıyorlar gibiydiler çünkü ikisinin de ölüden farkı yoktu. Zaman geçiyordu yeni hayatlar demek yeni insanlar demekti. Nitekim de öyle oldu. Tacettin uzun bir zaman direndi Patricia’nın yerine kimseyi koymadı zaten koyamazdı da ama çevresel etmenler, kendi ailesi onu Behire ile evlenmeye razı getirdi ilk başta kendine, aşkına, Alisine en önemlisi tek aşkına Patricia’sına bu ihaneti yapamazdı, yediremezdi kendisine ama gelin görün ki en büyük ihaneti yaptı kendisine değil yıllardır koruduğu aşkınaydı bu ihanet.
     300-350 sayfa arası: Ama öbür tarafta sadakat devam ediyordu. Omorfia’nın baskılarına rağmen evlenmeyen Patricia, Tacettin’e ve onun tek yeganesi Ali’ye adamıştı hayatını. Zaman ikisini de bir hançer gibi kesip geçiyordu. Hep yarım yamalak mutluluklar yaşanıyordu iki tarafta da ama öyle bir şey oldu ki bu her şeye değerdi yıllar sonra kim bile bilirdi ki Ali babasını
görmeye gelecek Patricia’nın selamını Tacettin’e iletecek, Tacettin ise yıllar önce çıkardığı mukavvalı fotoğrafı Patricia’ ya Ali tarafından gönderecekti.

      Canan Tan’ın Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan yeni romanı Hasret, parçalanan bir aşkın toplumsal arka planını çarpıcı bir şekilde çizerek, bugünün tartışmalarına da bir gönderme yapıyor. Romanın odağında aşk duruyor, din, dil, ırk gözetmeden. Ayrılık keskin bir bıçak gibi ayırıyor âşıkları. Gözyaşı romanın kahramanları kadar okuru da esir alıyor zaman zaman. Yaşanmış hikâyelerin tüm gücünü ve etkisini gözler önüne seriyor Hasret.

1 yorum:

  1. çok güzel ve etkileyici aynı zamanda sürükleyici bir kitap bir an önce hepsini okumak için can atıyorsunuz. tavsiye ediyorum okumanızı

    YanıtlaSil